Siyasi Örgütler ve Sorumluluğumuz: Halkın Gücünü Unutmayalım
Siyasi örgütlerin başarısı yalnızca yönetim kadrosuyla değil, iki temel danışma noktasını doğru kurup işletmesiyle mümkündür:
1. Örgütün emekçisi, omurgası olan üyeler
2. Örgütle gönül bağı kurmuş, değişimi isteyen halk kitleleri
Üyelerin emeği ve halkın desteği olmadan hiçbir siyasi yapı sahici bir yol haritası çizemeyeceği gibi, iktidara giden yolda kalıcı bir başarı da sağlayamaz. Bu iki dinamiğin vereceği öngörüler ve ortaya koyacağı irade; yerel dengeleri belirleyecek, örgüt içi görev paylaşımını şekillendirecek ve nihayetinde genel siyasete doğrudan yansıyacaktır.
Bu nedenle kimse kimsenin "Pollyanna'sı" olmasın. Gerçekleri görmekten kaçınmak, örgüt içi yarışta bir tarafı güçsüz bırakmak ya da ötekini öne çıkarmak gibi hamleler sadece geçici kazanımlar sağlar. Ancak uzun vadede bu tür dengesizlikler, yorgunluk yaratır ve halkta güvensizlik hissi uyandırır. Unutmayalım ki bu kırılganlık, genel seçimlerde telafisi zor sonuçlara yol açabilir.
Yakın zamanda yapılacak olan CHP örgüt seçimleri bu açıdan hayati önemdedir. Bu süreç, sadece kimin hangi göreve geleceğiyle sınırlı değildir; halkla bağın ne kadar güçlü kurulduğunun, parti içi demokrasinin ne kadar işlediğinin ve kadroların ne kadar liyakatli olduğunun göstergesi olacaktır.
Bizler siyaset yapıcıları olarak sürekli halkın yanında olmalı, örgütümüzü halkla birlikte yeniden kurmalı, yönetim anlayışımızı bu iki temel güce –üyeye ve halka– yaslamalıyız. Gelecek, ortak akıl ve eşit temsilde; iktidar ise birlikte yürüdüğümüzde mümkün.